Orduyu temsil edenlerin "laiklik ve demokrasi"ye sahip çıkan uyarılarına iki yerden tepki geldi: RP'den ve numaracı cumhuriyetçilerden.
RP kendini savunuyordu. "Nasıl yönetileceğine halk kendisi karar verir" anlamına gelen bir şeyler mırıldanırlar.
Asıl ilginç tepki "numaracılar"ınki idi.
Birisi Sabah gazetesinde orduya veryansın etti. Ötekisi Milliyet gazetesinde - çok daha ölçülü bir anlatımla - orduyu eleştirdi.
Birincisini, bir zamanlar "sosyal demokrat" bir kültür bakanı sağ kolu yapmıştı. İkincisine ise CHP'nin bugünkü önderi, bir zamanlar Atatürk'ün partisinin ideolojisini teslim etmişti.
Bakın, Erdal İnönü ve Deniz Baykal'ın kültür bakanının "başdanışmanı", eline sazı alınca ne cevherler döktürüyor:
Bir... Genelkurmay Başkanı ilk sıraya laikliği, ikinci sıraya demokrasiyi koyuyor. Oysa laik diktatörlükler var, ama demokrasi ile yönetilen din devleti yok.
İki... Kemalizm tek parti diktatörlüğünün ideolojisidir. Hem Kemalist olup hem de demokrasi yanlısı görünmek çelişkidir.
Üç... "Birbirleri ile itişen cami ve kışla" arasında aslında fark yoktur. İkisi de demokrasiye karşıdır. SHP ve CHP'nin Kültür Bakanı'na "ışık tutmuş" olan bu kafa, RP'nin TV kanalına da çıkıp benzer düşünceleri yineledi. Özellikle de, Atatürk'ün getirdiklerine kin kusmayı ön plana çıkardı...
Yanlışları düzeltmeye nereden başlamalı?
Bir kere... Kemalizmin "tek parti diktatörlüğünün ideolojisi" olduğu yalandır. Tam tersine; Kemalizm, demokrasinin hiçbir koşuluna sahip bulunmayan bir geri toplumu, demokrasiye taşımanın adıdır. ( Bunu, Duverger gibi dünyanın en ünlü siyaset bilimcileri de kabul ediyorlar. )
Türk odusu, Atatürk'e ve yapıtına saygılı olduğu için, her darbeden sonra mutlaka kışlasına dönmek zorundadır!
İkincisi... Laiklik korunduğu sürece, yitirilen demokrasiyi günün birinde yeniden kurmak olasılığı ve umudu vardır. Ama laikliği yitirirseniz, demokrasiyi de zaten yitirmişsiniz demektir. Tartışılmayan bir "tek doğru"nun olduğu yerde demokrasi olmaz.
Demokrasi laikliğin değil, laiklik demokrasinin ön koşuludur.
Üçüncüsü... Askerler laiklikten yanadır, köktendinciler laikliğe karşıdır. Askerler demokrasiden yanadır, köktendinciler demokrasiye karşıdır.
"Birbileri ile itişen cami ve kışla" anlatımı çirkindir. Ama aralarında fazlaca dabir fark olmadığını öne sürmek, insanları aptal yerine koymakla eşdeğerlidir.
Ancak aptallar, başkalarını da aptal yerine koyarlar.
Zırvalara yanıt vermek gerekir mi?
Her zaman gerekmez. Çoğu zaman vakit ve enerji kaybıdır. Ama yalanlar ve yanlışlar her Allahın günü yineleniyorsa... Üstelik de çok satan bazı gazetelerin köşelerinde, az seyredilse de bazı TV'lerin ekranlarında yineleniyorsa... Arada bir de olsa, yanıt vermek kaçınılmaz oluyor.
Bu gerçekdışı savlar niçin yinelenir?
Hitler'in ve has adamı Göbbels'in geliştirdiği bir propaganda ilkesi nedeniyle... İnsanlarda, sürekli yinelenen ve karşılık verilmeyen savların, giderek tartışılmaz doğrular olduğuna inanma eğilimi bulunması nedeniyle...
Kimisi cehaletinden "yanlış" konuşur.
Kimisi gafletinden "yanlış" söyler.
Kimisi ise hıyanetinden "yalan" uydurur!
Kaynak : A.Taner KIŞLALI - Bir Türkün Ölümü, s.155-157., Ümit Yayıncılık, 1997.
(Cumhuriyet, Eylül 1996)